MEHMET AKİF ERSOY’DAN
TEMEL EĞİTİM MÜFREDAT ÖNERİSİ
Hasan AKGÜL
Milletleri millet yapan en önemli unsur sahip olduğu öz değerleridir.
Dini, dili, kültürü ve tarihinden oluşan bu değerler, o milletin asli kimliği sayılır.
Bu asli kimlik, geçmişinden güç alır ve geleceğe doğru daha iyi bir şekilde gelişerek varlığını devam ettirmesini sağlar.
Köklü bir devlet tecrübesine sahip olan Türkler, İslam diniyle tanışmanın ardından milletleşme sürecini zirveye çıkarmış ve eski Türk kültürünün güzel meziyetleriyle İslam’ın yüce değerlerini buluşturarak tarih sahnesinden silinmesi zor bir kimlik elde etmiştir.
Selçuklu ve Osmanlı devleti ile iyice oturan bu asli kimlik ne yazık ki 200 yıl önce başlayıp günümüze kadar devam eden bir takım bunalımların etkisiyle olumsuz yönde seyretmeye başlamıştır.
Elbette bunda, zamanın idarecileri, din adamları, ilim insanları ve tüccarlarının vebali olmuştur.
Çünkü tabiat boşluk kabul etmez.
Bu bahsettiğimiz kesimlerin hem din ve vatan hassasiyetlerindeki zaaf ve boşluk, hem ilmi, ictimai ve iktisadi sahalarda vazifelerini hakkıyla yerine getirememenin sonucu olarak, uzun süre pusuda bekleyen batı bu boşluğu fırsat bilip bu millete ait olmayan başka değerlerle milletin aklını çelmeye çalışmıştır.
Bunu anlamak için Tanzimat döneminden başlayarak II.Meşrutiyet döneminin sonuna kadar yaşanan gelişmeleri ve aktörlerini iyi okumak gerekir ki bugün daha iyi anlaşılsın.
Batı hayranı yazarlardan tutunuz da, kalkınmanın şartını kendi öz yani yerli ve milli değerlerini tamamen ortadan kaldırmaya bağlayan şaşkın aydınlar, oluşan boşluğu faşizan duyguları galeyana getirmek suretiyle kapatmak peşine düşen zavallı düşünürler, batının ilmi ve teknik değerlerini dahi küfür kabul eden din cahilleri dahil bir bütün olarak o dönemin figürlerini tanımak lazım ki, bugünlere kadar yansıyan sancı daha iyi anlaşılsın.
Özellikle II. Meşrutiyet dönemi (1908–1918), Fransa, İngiltere ve diğer batılı ülkelerin etkisi altındaki aydınların bu ülkelerdeki eğitim modellerinin Osmanlı’ya olduğu gibi aktarılmasına dair önerilerde bulunduğu ve en sık tartışmaların yapıldığı dönemdir.
O dönemdeki bütün akımlar, özellikle Sultan Abdülhamit’e karşı inkılap gerçekleştiren İttihad ve Terakki Cemiyeti, hem eğitim politikalarının belirlenmesinde etkin rol almış, hem de birçok eğitim kurumu açarak batı kökenli politikalarını kökleştirmek istemiştir.
Elbette ki bütün bu atakların arasında Müslümanları ayağa kaldırmak, dahili ve harici taarruzlara karşı bu milleti asli kimliğine yeniden kavuşturmak adına gayret gösteren merhum Mehmet Akif gibi vatansever Müslüman aydınlarda az değildi. Mevcut durumu iyi okuyan ama kendisini batıdan esen rüzgâra tamamen kaptırmayan Mehmet Akif ve arkadaşları, Osmanlı Devleti başta olmak üzere İslam âleminin içine düştüğü acınası durumdan kurtuluş reçetesinin hem bu milletin öz kimliğine daha sıkı sarılmak, hem de ilim ve fen ile daha ziyade ilgilenip kalkınmak olduğuna inanıyorlardı. Mehmet Akif ve arkadaşları batıyı tamamen ret etmiyor ama batıyı taklidin adet ve geleneklerle değil, ilim ve fennini almakla olacağını söylüyorlardı.
İşte o günlerin hararetli eğitim tartışmaları arasında, geçmişten geleceğe daha güçlü adımlar atabilmek adına bir müfredat önerisi sunulmuş ve bu müfredatı günümüz deyimiyle pilot okul olarak uygulayabilecekleri Heybeliada Mekteb-i İbtidai programı ilan edilmiştir.
Temel eğitimin ilk devresi olan ilkokul seviyesinde ilan edilen programın gerekçesinde ilk tahsilin acınacak bir halde olduğu ve örnek olarak açılmış okulların ise gelişmeden uzak olduğuna vurgu yapılmıştır.
Oldukça iyi niyetle ve dolu bir programla hazırlanıp ilan edilen bu düşünce ne yazık ki zamanın kısır çekişmeleri arasında uygulama fırsatı bulamamıştır.
Oysa o gün hazırlanan Müfredat önerisine bugün bile ihtiyaç duyulmaktadır.
Son dönemlerde Milli Eğitim bakanlığımız Anadolu ruhuna uygun yepyeni hatta gerekirse sil baştan bir Müfredat çalışması başlatmayı düşünüyor. Eğer bu düşünce hakkıyla uygulamaya geçirilirse Mehmet Akif başta olmak üzere zamanın vatansever aydınlarının vasiyetinde gerçekleşmiş olacaktır.
Selam ve dua ile